İnsan sosyal bir varlık olma özelliği gereği oyunlarında bile bir arkadaşa ihtiyaç duyar ve bu arkadaş isteğini yaşamın ilk yıllarında oyuncaklar karşılar.
Çocuk; masum, duyarlı, bağımlı, meraklı ve gelişimi devam eden bir insan yavrusudur. Çocukluk çağı ise, doğumla yetişkinlik arasında geçen, insanların yaşarken farkına varamadığı olağanüstü gelişim öbeklerini barındıran bir evredir. Çocuk bu sihirli dönemi oynayarak, keşfederek ve öğrenerek geçirirse mutlu olur; bu da gelecekte mutlu bireylerin oluşturacağı bir toplum demektir [1].
Oyun kavramı insanoğlunun varoluş tarihi kadar eskidir. Oyun geçmişten günümüze çocuk kelimesinin çağrıştırdığı ilk hareket, ilk etkinliktir. Basit, ilkel hatta günlük dilde anlaşıldığı gibi boşa harcanan zaman olarak görülse de çocuklar söz konusu olduğunda oyun, sevgiden sonraki en önemli ruhsal besindir.